Intra-Action : İç-İlişkisel Edim

İç-ilişkisel edim* (intra-action) kavramı, yeni materyalist feminist kuramcı Karen Barad’ın Meeting The Universe Halfway (2003) başlıklı kitabında ayrıntılarıyla ele aldığı faili realizm (agential realism) kuramının tamamlayıcı kavramıdır. “Maddeleşme(nin) aynı anda hem tözün hem de anlamın meselesi” (2003: 3) olduğunu öne süren bu kuram, madde ve anlamın bir ve aynı düzenek içinde ortaya çıktığını (emerge) iddia eder.

Faili realizm kuramı, Karen Barad’ın Niels Bohr üzerinden kuantum fiziğine yaptığı katkının genel olarak maddi etkinliğe ve faaliyete uyarlanmış halidir. Niels Bohr, kuantum fiziği alanında geliştirdiği meşhur çifte yarık deneyi bağlamında, deney düzeneği ile gözlemlenen nesnenin birbirine dolanık olduğunu ve düzeneği değiştirmenin ölçülen nesnenin [elektron] davranışını da değiştireceğini öne sürer. Barad’a göre bu durum niteliklerin teşekküllere ait olmadığını, ilişkisellik içerisinde ortaya çıktıklarını gösterir. İç-ilişkisel edim kavramı işte bunu ifade eder. Burada söz konusu olan nesne artık düzenekten ayrı bir elektron değil, elektronun bir parçası olduğu tertibin ta kendisidir. Düzenekte yapılan herhangi bir değişiklik tertibi değiştireceğinden içinde yer alan teşekküller de buna göre nitelikler kazanacaklardır. Madde ve anlamın dolanıklığı işte bu anlama gelmektedir. 

İç-ilişkisel edim, etkileşim olarak tercüme edilen interaction kavramına eleştirel bir kavram olarak türetilmiştir. Etkileşim kavramında baştan ayrı olduğu teslim edilen teşekküller arasındaki ilişki öne çıkarken, iç-ilişkisel edim kavramında tam tersine bu teşekküllerin ortaya çıktığı ilişkiselliğin kendisi fail konumundadır. Bizzat ilişkiselliğe fail olarak yaklaşıldığında, söz konusu ilişkiselliğin içerisinde teşekküllerin nasıl farklılaştığı ve özne, nesne gibi konumlar üstlendiği öne çıkar. Barad, bunun nedenselliğe dair yeni bir tahayyül olduğunu öne sürecektir (Giffney & Hird 2008: 312). Nedensellik algımız geleneksel olarak determinizm ile özgür iradeye dayalı niyetsellik ikiliği arasında seyredegelmiştir. İç-ilişkisel edim kavramının aynı zamanda bu ikiliği aşma girişimi olduğunu vurgulamak önemlidir. 

* ‘Zone’ kelimesi, yazar tarafından ‘alan’ yerine ‘kuşak’ olarak çevrilmiştir. Türk Dil Kurumu’na göre kuşak kelimesi, teknoloji bağlamında, “[b]ir ürünün, bir aygıtın teknolojideki ve bilimdeki gelişmeye göre üretilen yeni biçimleri” demektir (TDK kuşak 3). Bununla birlikte kuşak, geniş anlamıyla belirli ortak özelliklere sahip aktörleri anlatmak amacıyla da kullanılabileceği için (bkz. TDK kuşak 4,6,10), yazar tarafından ‘zone’ kelimesinin taşıdığı geçirgenlik anlamını daha iyi yansıttığı düşünülmüştür.

*İlişkiselliğe içkin edim olarak da karşıladığım olmuştu bu terimi. Bu şekilde anlamı daha iyi karşıladığı da doğru. Ancak iç-ilişkisel mevcut Karen Barad çevirilerinde zaten kullanıma girmiş bir kavram olduğundan ve ilk anlamı da verdiğinden bunu tercih ettim.

Yazar: Öznur Karakaş
Editör: Duygu Kaşdoğan


Anahtar Kelimeler: yeni materyalizm, posthümanizm, teknofeminizm, dolanıklık


Kaynakça

Giffney, N. ve Hird, M.J. (2008). Queering the Non/Human. Ashgate Yayınları.

Barad, K. (2003). Meeting the Universe Halfway. Durham & Londra: Duke Üniversitesi Yayınları.


Okumuş olduğunuz içeriği akademik çalışmalarınız için yararlı bulacağınızı umuyoruz. Bu içerikten araştırmalarınızda faydalanmanız durumunda APA formatında hazırlanmış aşağıdaki alıntılama örneğini kullanabilirsiniz. Lütfen alıntı yaparken erişim adresinin açık bir şekilde belirtildiğinden emin olunuz. Araştırmalarınızda başarılar dileriz. 

Karakaş, Ö. (t.y.). Intra-action: İç-İlişkisel Edim. D. Kaşdoğan (Ed.) iris: Kitle Kaynaklı Türkçe STS Ansiklopedisi (Sonbahar 2021 Yayını) içinde. Erişim adresi (Erişim tarihi): https://irisansiklopedi.net/2021/11/29/intra-action-ic-iliskisel-edim/.

Actor-Network Theory (ANT): Fail-ağ teorisi (FAT)

Çeviri sosyolojisi ya da actant-rizom ontolojisi olarak da adlandırılan fail-ağ teorisi (FAT) insan-olmayan varlıklara faillik atfeden ve faillerin ağsal yapısına vurgu yapan bir araştırma modu ve ilişkisel ontoloji önerisidir. Bilim çalışmaları alanında ‘Toplum’ ve ‘Toplumsal’ kavramları hakkında gerçekleşen tartışmalar FAT’ın şekillenmesinde büyük rol oynamıştır. Zira FAT, bilim ve teknoloji pratiklerini “toplumsal inşa” teorileriyle açıklayan çalışmalara karşı radikal bir eleştiri olarak ortaya çıkmıştır (Callon 1986, Law 1986, Latour 1988). Latour’a göre (2005) Emile Durkheim ve Max Weber’den etkilenen bu çalışmalarda toplumsal ve doğal arasında keskin bir ayrım belirir: toplumsal ilişkiler insanların politik ve ekonomik çıkarları ile şekillenirken, ‘doğa’ olgular yoluyla insanlar tarafından keşfedilen ve dönüştürülen bir gerçeklik olarak inşa edilir. Bu noktada FAT’ı ortaya çıkaran birbiriyle ilişkili iki temel eleştiriden bahsedilebilir. Birincisi, FAT’a göre ortada bir inşa olsa da bu inşa bildiğimiz anlamda ‘toplumsal’ olarak adlandırılamaz. FAT evreninde makineler, hayvanlar, bitkiler veya nano parçacıklar gerçekliğin inşasında en az insan toplumları kadar söz sahibidirler. Dolayısıyla fail-ağ analitiği ile hareket eden bir araştırmacı ‘doğal’ ya da ‘toplumsal’ denilen heterojen ilişkileri açıklarken ‘birey,’ ‘kültür,’ ‘iktidar’ ya da ‘toplum’ gibi kavramsal kategorilere bir öncelik vermeyerek insan ve insan-olmayan arasında bir asimetri yaratmamayı hedefler (Bkz. Genelleştirilmiş Simetri prensibi). Bu anlayışa göre insan-olmayanlar belirli sembolik değerlerin taşıyıcıları ya da keşfedilmeyi bekleyen edilgen varlıklar değildir. Tersine, insan-olmayanlar ilişkilerden müteşekkil olup diğer failleri beklenmedik eylemler için harekete geçirebildikleri ölçüde faildirler. FAT’ın yönelttiği ikinci eleştiriye göre ise toplumsal inşacı teoriler sadece bilimsel bir olayı mümkün kılan ekonomik/toplumsal altyapılara odaklandıkları için yeni zuhur eden ya da kaybolan fail-ağları tespit edemezler. Başka bir ifadeyle FAT, fail-ağların sadece toplumsal olarak inşa edilmediğini aynı zamanda ‘toplumsal’ dediğimiz ilişkileri yaratan veya dönüştüren nevi şahsına münhasır varoluşlar olduğunu vurgular. Dolayısıyla FAT ontolojisinde ‘toplumsal olan’ karmaşık fenomenleri açıklayan kavramsal bir araç değil, açıklanması gereken maddi-semiyotik ilişkiler ağlarıdır. Sonuç olarak isminin söylediğinin aksine FAT maddi fenomenlere uygulanabilen bir teori değildir. Mol’un (2010) da belirttiği gibi fail-ağ, bir teori isminden ziyade heterojen pratikleri ve ilişkileri araştırmak için başvurulabilen kavramsal ve metodolojik araçlarla dolu bir mahzen (repository) olarak görülebilir.

Yazar: Onur Arslan
Editör: Öznur Karakaş


Anahtar Kelimeler: Fail, ağ, toplum, doğa


Kaynakça

Callon, M. (1984). Some elements of a sociology of translation: domestication of the scallops and the fishermen of St Brieuc Bay. The sociological review, 32(1_suppl), 196-233.

Latour, B. (1983). Give Me a Laboratory and I will Raise the World. In Science Observed: Perspectives on the Social Study of Science. Beverly Hills: Sage Publications. 141-170.

Latour, B. (2005). Reassembling the social: An introduction to social life. Oxford University Press.

Law, J. (1992). Notes on the theory of the actor-network: Ordering, strategy, and heterogeneity. Systems Practice 5.4: 379-393.

Law, J. (2015). What’s wrong with a one-world world?. Distinktion: Scandinavian Journal of Social Theory, 16(1), 126-139.

Mol, A. (2010). Actor-Network-Theory: Sensitive Terms and Enduring Tensions. Kölner Zeitschrift für Soziologie und Sozialpsychologie, Sonderheft, 50(1), 253–269.

Roberts, C., Blok, A. ve Farías, I. (Ed.). (2020). Actor-network theory as a companion: An inquiry into intellectual practices. Routledge Companion To Actor-network Theory. Londra: Routledge, xx-xxv.


Okumuş olduğunuz içeriği akademik çalışmalarınız için yararlı bulacağınızı umuyoruz. Bu içerikten araştırmalarınızda faydalanmanız durumunda APA formatında hazırlanmış aşağıdaki alıntılama örneğini kullanabilirsiniz. Lütfen alıntı yaparken erişim adresinin açık bir şekilde belirtildiğinden emin olunuz. Araştırmalarınızda başarılar dileriz. 

Arslan, O. (t.y.). Actor-Network Theory (ANT): Fail-ağ teorisi (FAT). Ö. Karakaş (Ed.) iris: Kitle Kaynaklı Türkçe STS Ansiklopedisi (İlkbahar 2021 Yayını) içinde. Erişim adresi (Erişim tarihi): https://irisansiklopedi.net/2021/03/09/actor-network-theory-ant-fail-ag-teorisi-fat/.

Cyborg: Siborg

Donna Haraway tarafından 1985 yılında kaleme alınan Siborg Manifesto’da “siborg” şöyle tanımlanır: “Siborg, sibernetik bir organizma, bir makine ve organizma hibriti, sosyal bir gerçeklik olduğu kadar kurgusal bir mahluktur da” (Haraway 1991, s.150). 

Siborg o halde kurgu-gerçek, doğa-kültür, makine-hayvan, organik-inorganik, doğal olan-insan elinden çıkma ayrımlarının kurgusal karakterini belirtmek için ortaya atılmış bir kavramdır. Donna Haraway, bir feminist olarak kimliklerin “doğallaştırılmasına” eleştirel yaklaşır ve siborg terimini her türlü doğallaştırma hamlesine karşı bir alet olarak mobilize eder. 

Siborg figürü her türlü köken anlatısına ve “organik birlik” fikrine karşı çıkar. Manifestoda siborg figürasyonunun insan-hayvan, fiziksel olan ve olmayan, organizma-makine ayrımlarını yıkmayı amaçladığı, dolayısıyla “sınır ihlallerine, muhtemel füzyonlara ve tehlikeli ihtimallere” (s. 154) açık olduğu öne sürülür. Siborg figürü aynı zamanda kimliklenme sürecinin kısmi, stratejik ve parçalı tabiatına değinir ve “özdeşleşmeler/kimlikler değil [illa kan bağına dayanmayan] yakınlıklar” (s. 155) kurulması çağrısında bulunur. 

Siborg figürü eleştirilere de maruz kalmıştır. Vicki Kirby (1997), siborgun aksi yönde iddialarına rağmen aslında Kartezyen bir figür olduğunu öne sürer (Kirby 1997, ss. 146-147). Siborgun kendi hibrit konumunu ‘orijinal birlik’ fikrine karşı inşa etmesi, ona göre bizzat bu birliğin tasdikidir, kendinden önce gelen kendine özdeş bir birlik varsayar ve bunu yıkma işine soyunur.  Rosi Braidotti ise (1994) siborg kavramına sahip çıkmakla beraber, bu kavramın öngördüğü “toplumsal cinsiyetin ötesinde” dünya ideali çerçevesinde mevcut toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri ile örülü dünyadan nasıl çıkılacağı gösterilmeden cinsiyetli bedenin metruk sayılmasını eleştirir (s. 170). 

Josef Barla’nın (2017) da belirttiği üzere Haraway siborg kavramının ortaya atıldığı zamanın gereksinimlerine yanıt verdiğini ve zamanla kavramın eleştirel işlevini yitirdiğini düşünerek yüzünü “yoldaş türler” gibi başka kavramlara dönmüştür.

Yazar: Öznur Karakaş
Editör: Cansu Güner


Anahtar Kelimeler: teknofeminizm, hibrit, doğakültür, siborg.


Kaynakça 

Barla, J. (2017). Cyborg. https://newmaterialism.eu/almanac/c/cyborg.html 

Haraway, D. (1985). A Manifesto for Cyborgs: Science, Technology, and Socialist Feminism in the 1980’s. Socialist Review 80: 65–108.

Bradiotti, R. (1994). Nomadic Subjects: Embodiment and Sexual Difference in Contemporary Feminism. New York ve Londra: Routledge. 

Haraway, D. (1991). Simians, Cyborgs and Women: The Reinvention of Women. New York ve Londra: Routledge. 

Kirby, V. (1997). Telling Flesh: The Substance of the Corporeal. New York ve Londra: Routledge.


Okumuş olduğunuz içeriği akademik çalışmalarınız için yararlı bulacağınızı umuyoruz. Bu içerikten araştırmalarınızda faydalanmanız durumunda APA formatında hazırlanmış aşağıdaki alıntılama örneğini kullanabilirsiniz. Lütfen alıntı yaparken erişim adresinin açık bir şekilde belirtildiğinden emin olunuz. Araştırmalarınızda başarılar dileriz. 

Karakaş, Ö. (t.y.). Cyborg: Siborg. C. Güner (Ed.) iris: Kitle Kaynaklı Türkçe STS Ansiklopedisi (Kış 2021 Yayını) içinde. Erişim adresi (Erişim tarihi): https://irisansiklopedi.net/2021/01/31/data-veri/.